8 Ağustos 2010 Pazar

Gece Karanlık

Akşam oldu Gökçen, ben, Derya abla yemek yiyip yediklerimizi yarım saat filan sindirip Pırnal Köy’deki mekânımızda bir orman vardı Gökçen, ben, Derya abla mekândaki ormana doğru yola çıktık ama tabi zifiri karanlıktı. Ve biz o zifiri karanlıkta ormana doğru yürüyorduk. Ve Derya abla bize küçükken yaşadıklarının bazılarını anlattı ve Derya hocam anlatırken bir baktık ahlat ağacına yaklaşmışız. Derya abla bize “Hadi artık böceklerin sesini dinleye dinleye yürüyelim.” Dedi. Ve Derya abla, ben, Gökçen yürüye yürüye mekânın kapısına yaklaştık ve mekânın kapısına yaklaştığımızda bizimle bir çoban köpeği mekâna geldi. Ama aslında o çoban köpeği çöpe gelmiş. Ve bizde mekâna geldiğimizde annem ile babam Alper ağabey ve Derya ablanın evin arasındaki yola sandalye koymuşlar oturuyorlardı. Bizde onların yanına çıktık ve biraz dilendikten sonra ben anneme korkularımı anlatım. Korkularım şöyleydi ilk başta zifir karanlıkta yürürken ben biraz korkmuştum ama sonra gözlerim karanlığa alıştı. Ve sonra bir daha ki yürüyüşlerde hiç korkmadım tabi ilk baş ta çıktığımızda korkudan benim elim ayağım titremişti ve birde ben Derya ablanın elini tutmaya çalışmıştım ve sonra Gökçen ile benim yatma saatimiz gelmişti ve bizde yatağımıza yatıp uyuduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder